Bu yazımda aslında Erdoğan öncesi ve sonrası İstanbul’u karşılaştırma niyetindeydim. CHP’den devralınan adeta çöplüğe dönmüş bir İstanbul’dan bahsedecektim.
Patlayan çöplükler, akmayan sular, araç sayısının azlığına rağmen çözülmeyen ulaşım sorunlarından bahsedecektim.
Kilometrelerce öteden iğrenç kokusuyla Haliç’ten bahsedecektim. Bir bidon su alabilmek için saatlerce kuyrukta bekleyen İstanbullulardan bahsedecektim.
Mesela akşamları hava kirliliğinden dışarı çıkamayan, maske ile dolaşan insanlardan bahsedecektim.
“Erdoğan sadece İstanbul’un su sorununu çözsün ömür boyu ona oy vereceğim diyen CHP’lilerden bahsedecektim”
Bilimle bütünleşen, İstanbul halkını teknoloji ile buluşturan Erdoğan’dan bahsedecektim.
Ancak bundan vazgeçtim. Vazgeçmemin sebebi ise yine bu seçimlerde CHP’ye oy verecek olan sağ görüşlü bir arkadaş.
“Belediyecilik, İstanbul’a hizmet konusunda AK Parti ile hiç kimse boy ölçüşemez” diyor bu arkadaş. Devamında da “Bizim belediye seçimlerinde oy vermememizin sebebi tamamen ideolojiktir.” Diyor.
Bu duruma bende büyük ölçüde katıldığım için İstanbul’da yapılan hizmetlerin yerine, bazı sağ seçmenlerin sempati ile baktığı CHP zihniyeti hakkında yazmaya karar verdim.
Üstat Necip Fazıl Kısakürek’in CHP ile ilgili sözü ne kadar da manidardı:
“CHP bir parti değil. Türk’e dilini, dinini ve özünü kaybettirmeye memur bir katliam müessesesidir.”
Üstat biraz eksik söylemiş gibi.
Çünkü;
“CHP Zihniyeti aynı zamanda, bu milletin bilimle, teknolojiyle, sanayileşmeyle, ilerleme ile eğitimle buluşması önündeki en büyük settir.”
“CHP zihniyeti bu ülkenin yine, yeniden küresel bir güç olması önündeki en büyük engeldir.”
“Çünkü CHP zihniyeti sadece slogancılıktır,”
“Çünkü CHP zihniyeti heykelciliktir.”
“Sözde özgürlükçü, özde ise sadece kendi ideolojisine özgürlük tanımı yapan bir ideoloji sahtekârlığıdır.”
“Ümmet bilincine set,”
“Ümmetin lideri olma hedeflerimizin önündeki en büyük barikattır CHP Zihniyeti.”
CHP zihniyeti, bu milletin “yabancılaşma projesidir.”
CHP zihniyeti bu milletin öz yurdunda barınamayacak kadar yabanidir, yabancıdır.
Onun içindir ki yıllarca halkın seçmediği ama hep iktidarda olduğu bir süreç yaşanmıştır.
Halkın seçmediği bu zihniyet, halka rağmen hep iktidarda olmuştur.
Nasıl mı?
Kurduğu vesayetçi kurum ve kadrolarla…
Bu ülkenin en hassas yerlerine yerleştirilmiş bu vesayet odağı kurum ve militanları aracılığıyla hep iktidardı aslında.
Yargıyı bir vesayet odağı olarak kullandı yıllarca,
Askeriyeyi, hakeza aynı şekilde.
Kurduğu “taylar” mekanizması ile kukla gibi oynattı iktidarları parmağında.
“Sayıştay, Danıştay, Yargıtay”
Süleyman Demirel’in partisi olan DYP’nin simgesi “kır at” idi.
Henüz başbakanken Demirel’e sorarlar: “Kır at nasıl?” Cevabı şöyle olur: “At iyi de, taylardan şikayetçi...”
“Taylar” dediği “Yargıtay, Danıştay, Sayıştay...
Demirel bile bu vesayet kurumlarından ilk zamanlar hep şikâyet etmiştir.
Sonrasında ise o da vesayetçi CHP’li kurumların en büyük savunucusu olmuştur.
Başka türlü Türk Siyasetinde bu kadar uzun yıllar var olabilir miydi sizce?
CHP çok sıkıştığında ise darbelerle, muhtıralarla korudu devletteki gücünü.
En sevindirici olanı ise;
Bu vatan evlatlarının bu zihniyeti hiçbir zaman el üstünde tutmaması oldu.
Bu millet bu zihniyeti hiçbir zaman tek başına iktidar yapmadı.
Yeni başkanlık sisteminde ise artık bu zihniyetin iktidar olma şansı sıfırdı.
Çünkü en iyi durumlarda bile alabileceği en iyi oy oranı %35 lerdedir. İktidar için ise %51 oy gerekmekte.
İktidar şansı kalmayan bir CHP,
Elindeki tüm vesayet odaklarını kaybetmiş bir CHP.
Kılıçdaroğlu bunu çok iyi gördü aslında. Uyguladığı sağa yakın politikalarla sağ seçmenin sempatisini kazanamayınca daha pratik bir çözüm buldu.
“Sağ Parti liderlerini kendi tarafına çekmek.”
Bu yöntem size bir şeyler hatırlatıyor mu ? Biraz ipucu vereyim mi?
Mesela “Ortadoğu”, mesela CIA, mesela Batı’nın İslam coğrafyasındaki kuklaları, bölünmüş İslam Coğrafyası, bölünmüş Müslümanlar…
Nitekim bu son derece akıllı projesi sayesinde Saadet Partisi ve İyi Parti liderlerini kendi safına çekmeyi başardı. Kılıçdaroğlu bu konuda ikiyüzlü politikalar uygulamasına rağmen bir başarı elde etmiş-edecek gibi görünüyor. Bunun en bariz örneğini İstanbul seçimlerinde görmüyor muyuz?
“Kominist Parti kökenli, eşi bir oturuşta çeyrek domuz yiyen, İslam düşmanlığı ile mahud ateist yazar Turan Dursun’un “‘Akıl’ ve ‘bilim’ aydınlık kesimdedir. ‘Din’, ‘iman’sakaranlık kesimde. Aklın, bilimin ‘ölçüleri’ bellidir. ‘Gözlem’ vardır, ‘deney’ vardır, ‘nesnellik’ vardır... Yolu ışıklandıran da bunlar. Din ve imandaysa bunlar yoktur. Karanlığı da bundan...” sözlerini büyük bir hevesle beğenen bir il başkanı hanımefendinin yanında , halkın önüne sürdüğü, Kur’an okumasını bilen, Cuma namazları kılan bir Büyükşehir Belediye Başkan adayı.
Uyutmayı, kandırmayı anlayabilenlere ne mutlu! Oyunu görenlere hakeza…
CHP ideolojisi olarak, halkın değerleriyle barışmaktansa, halkın değerleriyle bir nebze olsun barışık insanları kukla misali kullanıp iktidara gelmek hangi ideolojik ahlakla bağdaşıyor sizce?
Bu büyük oyunu bozmak yine sağ seçmenin elinde.
Ey sağ görüşlü seçmen,
Senin gibi görünenlere değil , senin gibi olanlara destek ver ki o zalim 28 Şubat zihniyeti tekrar bu topraklarda hortlatılmasın.
Unutmayalım ki en kötü AK Parti iktidarı, en iyi CHP zihniyeti iktidarından bin kat daha evladır.