20 Temmuz 1936 tarihinde imzalanan Montrö Sözleşmesi ile Boğaz geçiş düzeni Türkiye'nin güvenliği dikkate alınarak yeniden ele alınmıştır.
Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ne göre Karadeniz’e kıyıdaş devletler bu deniz dışında yaptırdıkları veya satın aldıkları denizaltılarını, yeterli süre öncesinde Türkiye’yi bilgilendirmek koşuluyla, üslerine intikal ettirmek için boğazları kullanma hakkına sahiptir. Ayrıca, kıyıdaş devletler denizaltılarını Karadeniz dışındaki tersanelerinde onarmak için boğazları geçiş maksadıyla kullanabilmeleri de sözleşme ile kayıt altına alınmıştır.montrö
Soğuk Savaş dönemi süresince Sovyetler'in Karadeniz donanmasında bulunan denizaltılar, boğazları geçiş maksadıyla kullanmadı. 1991 yılından sonra ilk denizaltı geçişi, 2011 yılında RFS B-871 Alrosa adlı denizaltı tarafından yapıldı. Söz konusu denizaltı boğazları geçerek onarım için Petersburg’a intikal edip, 2012 yılı Eylül ayında tekrar ana limanına döndü.
Rusya Federasyonu 2017 yılında 4 tanesi Sivastopol-Karadeniz, 2 tanesi Tartus-Doğu Akdeniz olmak üzere 6 adet dizel elektrikli denizaltının konuşlandırma faaliyetini tamamladı. Özellikle Doğu Akdeniz’de konuşlandırılan Velikiy Novgorad ve Kolpino denizaltılarının bakım ve onarım faaliyetlerinin nasıl yapılacağı konusu gündeme geldi ve üç seçenek tartışılmaya başlandı. Bunlar, denizaltıların Güney Kıbrıs veya Mısır’da havuzlanması, onarım için Petersburg’a intikal ettirilmesi veya Tartus üssüne yüzer havuz imkanının kazandırılması olarak öne çıktı.
Bu tartışmalar devam ederken, NATO Daimi Deniz Görev Grubu gemileri ve ABD gemilerinin Ukrayna krizi nedeniyle, Karadeniz’i sıklıkla kullanmaları ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ne göre Karadeniz’de 21 gün süre ile kalma hakkına sahip olmaları bir diğer tartışmanın fitilini ateşledi. Rus kamuoyu Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin değiştirilmesi durumunda neler olabileceğini tartışmaya başladı. Yapılan tartışmalar sonucunda Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin değiştirilmesinin Rusya’nın aleyhine olabileceği, bunun yerine Rusya ile birlikte hareket ederek sözleşme maddelerini Rusya’nın hassasiyetlerine göre yorumlayacak bir Türkiye’nin kontrolünde, mevcut durumun devam ettirilmesinin en uygun hal tarzı olacağı konusunda fikir birliğine varıldı.
Aslına bakılacak olursa askeri gemilerinin geçişi konusunda daha önce Türkiye tarafından verilen bazı kararlar ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin 24. maddesi Rusların bu hal tarzını desteleyecek argümanlara sahiptir. Bu maddeye göre Türk Hükumeti, boğazlardan geçiş ile ilgili istatistiki bilgileri toplamak ve savaş gemilerinin geçişlerine ilişkin hükümlerin uygulanmasını denetlemekle yükümlüdür. Türkiye, geçiş için yapılan ön bildirilere sözleşme hükümlerine göre cevap verme hakkına da sahiptir.
Türkiye tarihi süreç içerisinde askeri gemilerinin geçişine ilişkin nezaret etme ve sözleşme maddelerini yorumlama hakkını siyasi olarak birkaç defa Rusya lehine kullandı. Bunlardan ilki 1976 yılında KIEV adlı uçak gemisinin geçişine izin verilmesidir. Montrö Boğazlar Sözleşmesi'ne göre uçak gemilerinin boğazları kullanması yasaktır. SSCB yaptığı ön bildirimde KIEV gemisini “denizaltı savar kruvazör” olarak belirtmişti. Gemi NATO tanımlamalarına göre uçak gemisi olarak sınıflandırıldığı için, NATO Genel Kurulu geminin geçişine izin verilmemesi çağrısında bulundu. Ancak, Türk hükumeti bayrak devletinin beyanının esas alınması ve kendisinin bu konudaki zımni takdir yetkisini kullanarak siyasi bir kararla geminin geçişine izin verdi.
İkinci olay ise 1981 yılında Amiral KUZNETSOV uçak gemisinin geçişine izin verilmesidir. SSCB bu geçiş için de daha yaptığı gibi KUZNETSOV gemisini ön bildirim de “uçak taşıyan ağır muharebe kruvazörü” olarak belirtmişti. Türkiye benzer mantıkla bu geminin de geçişine izin verdi. Ancak her iki geçişte de dikkat çekici olan bir diğer nokta ise geçişler için yapılan ön bildirimler sözleşme gereğince anlaşmaya taraf devletlerinin Ankara’daki temsilciliklerine bildirilmesine rağmen, söz konusu devletler tarafından geçişlerin sözleşmeye uygun olmadığına veya engellenmesi gerektiğine dair herhangi bir girişimde bunulmamıştır.
Rusya Federasyonu son 40 gün içerisinde yaşanan, daha önce denenen ve başarılı olduğu tescillenen hal tarzının uygulayarak 2017 yılından itibaren Doğu Akdeniz’de bulunan ve onarım zamanı gelen Velikiy Novgorad ve Kolpino denizaltılarını Karadeniz’e intikal ettirmiş ve Karadeniz’de bulunan Krasnodar ve Starty Oskol denizaltılarını Doğu Akdeniz’e intikal ettirmiştir. Söz konusu geçişler, Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin denizaltıların geçişini düzenleyen 12. maddesine göre sözleşmeye uygun değildir.
12. maddede, ”Karadeniz'e kıyıdaş devletler, bu deniz dışında yaptırdıkları ya da satın aldıkları denizaltılarını, tezgâha koyuştan ya da satın alıştan Türkiye'ye vaktinde haber verilmişse, deniz üslerine katılmak üzere boğazlardan geçirme hakkına sahip olacaklardır. Sözü edilen devletlerin denizaltıları, bu konuda Türkiye'ye ayrıntılı bilgiler vaktinde verilmek koşuluyla, bu deniz dışındaki tezgâhlarda onarılmak üzere de boğazlardan geçebileceklerdir. Gerek birinci gerek ikinci durumda, denizaltıların gündüz ve su üstünden gitmeleri ve boğazlardan tek başlarına geçmeleri gerekecektir.” ifadelerine yer verilmektedir.
Daha önce yapılan tartışmalardan anlaşılacağı üzere, Tartus üssüne denizaltıların havuzlanması için yüzer havuz alındığına dair bir bilgi bulunmamaktadır. Bu nedenle Karadeniz’den gelen denizaltıların Tartus’ta onarılması gibi durum söz konusu değildir. Doğu Akdeniz’e gelen Krasnodar ve Starty Oskol denizaltıları da onarım süresi gelinceye kadar görev yapacak ve daha sonra Petersburg’a intikal edecektir.
Muhtemelen Ruslar yaptıkları ön bildirimde 2017 yılından itibaren doğu Akdeniz’de Velikiy Novgorad ve Kolpino denizaltılarının Karadeniz’e çıkışını ilk defa Sivastopol üssüne intikal olarak değerlendirmiş ve bu yönde talep yapmış olabilirler. Nihayetinde Amiral Gorshkov’un KUZNETSOV uçak gemisinin geçişinden sonra dediği gibi Ruslar bazı yorumları ile sözleşmeyi tuzağa düşürmüş ve denizaltılarını boğazlardan geçirmiş, askeri tabirle 2.5 yıldır görevde olan denizaltılarını rotasyonla değiştirmiştir.
Türkiye son dönemde Rusya ile yaşadığı politik yakınlaşmanın doğal sonucu olarak denizaltıların geçişi için yapılan talepte bayrak devletinin beyanını esas kabul ederek siyasi olarak geçişe izin vermiştir. Ancak daha önceki geçişlerden farklı olarak bu defa Ukrayna, ABD nezdinde denizaltı geçişlerinin Montrö’ye aykırı olduğunu ifade etmiştir. Anlaşıldığı kadarıyla sadece diplomatik olarak kayıt altına alınması için yapılan bu girişim, olası bir Rus-Ukrayna krizinde NATO veya ABD gemilerinin bölgeye intikalinde süre ve tonaj kısıtlamalarının aşılmasında Türkiye’nin Rusya için uyguladığı bayrak devletinin beyanı esastır prensibinin, söz konusu ülkeler için de uygulanmasını talep etmeye yöneliktir.
Zira Türkiye 2008 yılında Gürcistan krizi esnasında insani yardım taşıyan toplam tonajları 140 bin tonu bulan "USN Comfort" ve "USN Mercy" isimli iki hastane gemisinin geçişine sözleşmede yer alan tonaj kısıtlamaları aşıldığı için izi vermemiş Rusya ile yaşanabilecek olası bir krizin önünü almıştı.
Rusya Federasyonu Kırım’ın ilhakından sonra Sivastopol üssünde oluşturduğu modern deniz gücünü hem Karadeniz’de hem de Doğu Akdeniz’de jeopolitik ve jeoekonomik dengeleri kendi lehine değiştirmek için kullanmaktadır. Montrö Boğazlar Sözleşmesi, boğazlardan geçişi düzenlediği gibi, Türkiye başta olmak üzere Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerini güvenlik kaygılarını da giderecek hususlar içermektedir. Bir denge üzerine kurulu söz konusu koşulların zaman zaman Rusya lehine olacak şekilde yorumlanması, başta Türkiye’nin menfaatine aykırıdır. Kimse bugün iyi ilişkiler içerisinde olan Türkiye-Rusya ilişkilerinin yarın bozulmayacağını garanti edemez. Rus Genelkurmay Başkanı Gerasimov’un dediği gibi, Türkiye artık Karadeniz’in hâkim deniz gücü değildir. Askeri stratejide her ihtimalin hesaba katılması ana prensiptir.
Türkiye için Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Lozan Antlaşması'ndan sonra korunması gereken en önemli hukuki metindir. Rusya’nın Doğu Akdeniz’de bulundurduğu fırkateyn, korvet ve denizaltılardan oluşan karaya stratejik taarruz yapma kabiliyetine sahip daimi görev grubu, Tartus deniz üssü ve Güney Kıbrıs’ta üs edinme faaliyetleri orta ve uzun vadede Türkiye’nin aleyhinedir. Suriye ve S-400 konusunda yaşanan politik sıkışıklıkları aşmak için denizaltı geçişlerinde verilen tavizler ileride hukuki anlamda içtihat olarak Türkiye’nin karşısına çıkabilir ve telafisi mümkün olmayan hatalara neden olabilir. Hele bu zaman dilimi ABD kamuoyunda Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin tartışıldığı bir zaman dilimine denk geliyorsa, daha fazla dikkat ve özen göstermek gerektiği her türlü izahtan varestedir.