Herakleia Antik Kenti'ndeki kazılarda Menteşe Beyliği dönemi yapıları ortaya çıkarıldı
Muğla'nın Milas ilçesinde tarihi ve doğal güzellikleriyle turistlerin ilgisini çeken Herakleia Antik Kenti'nde yürütülen arkeolojik kazılarda Menteşe Beyliği dönemi yapılarına rastlandı.
Muğla'nın Milas ilçesinde tarihi ve doğal güzellikleriyle turistlerin ilgisini çeken Herakleia Antik Kenti'nde yürütülen arkeolojik kazılarda Menteşe Beyliği dönemi yapılarına rastlandı.
Kapıkırı Mahallesi'nde yer alan Herakleia Antik Kenti'nde, Endymion Kutsal Alanı ile Göl Kalesi'nde gerçekleştirilen kazı çalışmalarında çeşitli yapılar ortaya çıkarıldı, önemli bilgilere ulaşıldı.
Latmos ve Herakleia Kazısı Başkanı Selçuk Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zeliha Gider Büyüközer, bu yıl Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile 12 aylık kazılar arasında yer aldıklarını ve çalışmaların Türk Tarih Kurumu tarafından da desteklenmeye başlandığını söyledi.
Antik dönemde bir liman kenti olan Herakleia'nın zaman içinde körfezin ağzının kapanmasıyla oluşan Bafa Gölü'nün kenarında yer aldığını belirten Büyüközer, elde edilen bulguların antik kent hakkındaki genel görüşleri ve bilinenleri değiştirmeye başladığını, 13. yüzyılda Türklerin bu bölgeye gelmesiyle antik kentin terk edildiğini dile getirdi.
Buluntular Menteşe Beyliği ve Erken Osman dönemi ağırlıklı
Göl Kalesi'nde kazı çalışmalarını tamamlayarak konservasyon çalışmalarına başlamak istediklerini aktaran Büyüközer, "Göl Kalesi'nde yaptığımız kazılarda elde ettiğimiz en önemli verilerden birisi kalenin beylikler döneminde Menteşe Beyliği tarafından 15. yüzyılda kullanıldığı yönünde. Elde ettiğimiz buluntuların birçoğu da Beylikler ve Erken Osmanlı Dönemi ağırlıklı. Menteşe Beyliği kurulduktan sonra bu kaleyi de kullanmaya başlamış. Kazı çalışmalarında kalenin içinde küçük mekanların inşa edildiğini tespit ettik. Çıkan buluntulardan, bu mekanlardan birisinin demir atölyesi olarak kullanıldığını söyleyebiliriz." dedi.
Bu yıl kentte Göl Kalesi'nin güneyinde yer alan Helenistik Kule'de de çalışma yürüttüklerini anlatan Büyüközer, buranın Helenistik dönemde inşa edilen kent surunun başlangıcını oluşturduğunu, iyi korunmuş mekanlar içinde yapılan kazı çalışmalarında önemli arkeolojik veriler elde edildiğini bildirdi.
Bulunan iskeletler, "Herakleia'nın son sakinleri"ne ait olabilir
Büyüközer, Güney Hellenistik Kule'de ayrıca "Herakleia'nın son sakinleri"ne ait olabilecek 8 iskelet açığa çıktığını, bu iskeletlerin kentin antropolojik çalışmaları açısından oldukça önem arz ettiğini söyledi.
Kentte yürütülen çalışmaların Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile Muğla Valisi Orhan Tavlı'nın destekleri ile aşamalar halinde devam ettiğini anlatan Büyüközer, ayrıca Milas'taki İMİ Koleji'nin de 2021 yılından bu yana kazının resmi sponsoru olarak çalışmalara destek verdiğini dile getirdi.
Türk Tarih Kurumu destekleri ile Liman Kapısı'nda da çalışma yürüttüklerine işaret eden Büyüközer, "Kapıkırı Köyü'nün girişinde yer alan ve antik dönemde kentle limanın bağlantısını sağlayan Liman Kapısı'nın güney duvarında sağlamlaştırma çalışmaları yaptık, kapının ön tarafında bulunan taş döşeme yolu kazarak, ziyaretçilerin kullanımına açtık." diye konuştu.
Büyüközer, milattan sonra 7. yüzyıldan itibaren Sina Yarımadası'ndan kaçan Hristiyanların oldukça korunaklı olan Latmos Dağı'na yerleştiklerini ve burada büyük manastır kompleksleri inşa ettiklerini belirterek, Bafa Gölü içinde kalan Bazilika, Herakleia'nın güneyindeki burun üzerinde yer alan Göl Kalesi ve Kapıkırı Adası'ndaki manastır kompleksinin kentteki Bizans dönemi inşa faaliyetlerini gösterdiği bilgisini verdi.
13. yüzyılın ortalarında Milas'ta Menteşe Beyliği'nin kurulmasıyla, kentteki siyasi hakimiyetin değiştiğini ve Hristiyanların bölgeyi terk etmek zorunda kaldığına işaret eden Büyüközer, 18. yüzyılda yerleşik hayata geçen Türk göçerlerin, kentin üzerine Kapıkırı köyünü kurduklarını hatırlattı.
Herakleia'nın bulunduğu coğrafyanın antik dönemde çoban Endymion ile Ay Tanrıçası Selene aşkının yaşandığı yer olduğunu vurgulayan Büyüközer, "Bu nedenle Selene, Latmos Dağı'na aşkla dokunur, ışıltısıyla Bafa Gölü'nü gümüş bir tepsi gibi parlatır. Bafa Gölü, günümüzde dolunayın en güzel yansıdığı yerlerden biridir." ifadelerini kullandı.