Düzenbazlar Başrolde…

Geçtiğimiz günlerde Otizmi hedef alarak “Geleceğimiz Tehdit Altında Efendiler” başlıklı yazımdan çok güzel olumlu dönüşler aldım. Kimler tarafından dönüş sağlandı, Otizmli çocukları olan ebeveynler tarafından. Hepsi teşekkür ediyordu sesimiz oldunuz diye…

Bütün ebeveynler eğitim sisteminden ve çaresizlikten şikayetçi. Otizm konusunda hekimlerin çoğu ne yapacağını bilmez iken rehabilitasyon merkezlerinin çoğu da rant merkezine dönmüş. Özel eğitim sınıfları da saldım çayıra Mevla'm kayıra …

Emin olun senin, benim, onun otizmli çocuğu kimsenin umurunda değil. Hekim bir ilaç yazıp başından savmanın peşinde iken, özel eğitim öğretmenlerinin de çoğu sınıflarda akşama kadar çocuklara çizgi film izletiyor…

Mersin’in Mezitli ilçesinde rehabilitasyon merkezinde o kurumun çalışanı tarafından dayak yiyen ve tartaklanan Efe K. Günümüzün en canlı örneğidir. Basına yansımıyor bu şekilde örnekler çok fazla… Bu olay basına yansımasaydı yüzde bin garanti veriyorum o çalışan ceza almayacaktı…

Bu neden oluyor, eğitim kurumlarında siyasi iradenin gücü ile gelip koltuk kapanların görevlerini çok iyi yapmasından kaynaklanıyor. Koltuğu kapan da bir daha bırakmamak için her türlü düzene ayak uyduruyor… Kaygı çocukların eğitimi veya topluma kazandırılması değil koltuğuma nasıl sahip çıkarım kaygısı… 

Özel eğitim sınıflarını ne denetleyen var ne de oradaki soruna sahip çıkan var. Karşıdan bakıldığında evet denetleyen var ama nasıl ve kim denetliyor? Alkol bağımlısı olduğu amiri tarafından kabul edilen kişi otizm sınıfına öğretmen, ahlaki açıdan adı yerlerde sürünen kişi de müdür olursa olacağı budur… Bunların atamasını ben yapmadım, bunlar siyasi iradenin gücü ile gelenler…

Bakın kaynaklar ne yazıyor. “Öğretme işinin insanlık tarihi ile başladığı kabul edilirse, öğretmenlik mesleğinin dünyanın en eski mesleklerinden biri olduğu söylenebilir. Öğretmenlik mesleği yetişmekte olan nesli, ailesi, çevresi, milleti, devleti ve vatanı için daima yararlı, yapıcı, yaratıcı iyi bir insan ve iyi bir vatandaş yetiştirme sanatı olarak tanımlanmaktadır. İnsanlık tarihi boyunca öğretmenlik, toplumsal değerlerin gelecek kuşaklara aktarıcısı ve bilgi ile bilgiye talepte bulunanlar arasında bir köprü olduğu için en saygın meslekler arasında yer almıştır.”

Birde uygulamaya bakın…

Özellikle Otizmli ailelerin en çok şikayetçi olduğu konulardan bir tanesi de Rehberlik Araştırma Merkezleri. (RAM) Rehberlik Araştırma Merkezlerinde görev yapan gerek müdür gerekse hocaları neye göre o kuruma atanıyorlar, yeterlilikleri nedir, bunları kim atıyor, otizmli çocukları 5 dakika görmekle hafif otizm mi, ağır otizm mi olduğuna nasıl karar veriyorlar? Doktorların bile günlerce , haftalarca, aylarca takip etmesi sonucu koyduğu tanıyı Rehberlik Araştırma Merkezleri 5 dakikada koyuveriyor. Tebrik ederim sizi bravooooo…

Sordun mu kendilerine göre bir açıklama yöntemi bulmuşlar. Bence bir çocuğa 5 dakikada hafif veya ağır otizmli teşhisi koyan kişiler ağır otizmlidir. Sizin tek bir derdiniz var her ayın 15'inde maaşını alıp sefanızı sürmek. Bir otizmli ailenin, ebeveynin neler çektiğini sizler asla bilemez anlayamazsınız. Otizmli çocuklar da, ebeveynler de sizin umurunuzda değiller.

Acayip bir millet olduk yemin ederim. Kimse işini Allah rızası için yapmıyor, çavuş ahbap ilişkisi bildiğiniz çıkar ve menfaat ilişkisine dönüştü. 

Etrafımızdaki riyakar insanlar, iki yüzlü sahtekarlar, arkadan kuyu kazanlar, yüze gülüp fitne fesatlık yapanlar, taklacılar makara kukaracılar, bin bir türlü yalan riya dedikodu yapan yaşını başını almış makam sahibi olmuş düzenbazlar baş roldeler.

Hali hazırda bu insanları sorgulayıp yanlışlarını arkasından konuşarak değil yüzlerine vurmak gerekiyor. Bu insan müsveddelerini uyarmak kendilerine çeki düzen vermezlerse şikayet etmek varda, bizim milletimiz “bana dokunmayan yılan bin yaşasın”düşüncesinde olduğu için maalesef böyle bir şey çok yapılmıyor…

Bakın sevgili okurlar. Bu ülkede gerçekten çok saygın, işini adam gibi yapan eğitim öğretim görevlileri var, tıp doktorları var ama çok azlar. Çoğunluk siyasi iradenin gücü ile bir yerlere gelip istediği gibi at oynatacağını sanan vasat insanlar…

Bir İlçe Milli Eğitim Müdürü ve Şube Müdürünün kabul ettiği alkol bağımlısı eğitimci özel eğitim sınıfında konuşamayan derdini anlatamayan çocukların başında hala görev yapıyor ve ahlaki açıdan ilçede adı çıkmış liyakatsiz bir eğitimci de kurumun müdürü olarak koltuğunda oturuyor…

Hani öğretmen toplumun motor gücü durumundaydı. Bireylerin hayata hazırlanmasında temel bir rol üstlenmiş durumdaydı. Öğretmen, eğitiminden yaşam tarzına, giyiminden hareket ve tavırlarına, aile hayatından bireysel ilişkilerine kadar her alanda çevresine mesajlar vermekle kendini sorumlu hissedecekti. Bunu ben söylemiyorum mevzuat söylüyor…

Amiriyle otel odasında kocası tarafından basıldı diye ilçede herkesin ağzına sakız olmuş bir kişi şimdilerde eğitim camiasında en saygın kişi olarak gövde gösterisi yapıyor, bu gücü kimden alıyor bana söyler misiniz…

Öğretmenin hoşgörülü, sabırlı, açık fikirli, esnek ve uyarlayıcı, sevecen, anlayışlı, esprili, yüksek başarı beklentisi olan, cesaretlendirici, destekleyici ve topluma örnek biri olması gerekmiyor muydu…

Mevzuatta yazanla, uygulama hiçbir şekilde birbiriyle örtüşmüyor. Şimdi kamuoyu size mi güvenecek, öğretmene mi? Okulun müdürüne mi? Bunun da cevabını siz verin…

Mehmet Akif Ersoy Safahat’ta şöyle der: “Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz: Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz!.”

Hadi bunu günümüze uyarlayın, ben uyarlayamadım… Sevgilerimle

Ali ERTURAN

gazetecialierturan@gmail.com